Perşembe, Ekim 15, 2009

Simyacı



Simyacı, Brezilya'lı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınlandığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir 'fenomen' olarak değerlendirilen üçüncü romanı. 'Simyacı', altı yılda kırk iki ülkede yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir 'klasik' kimliği kazanan 'Simyacı'yı Saint-Exupery'nin 'Küçük Prens'i ve Richard Bach'ın 'Martı Jonathan Livingston'u ile karşılaştıranlar var (Publishers Weekly) . Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir 'nasihatname': 'Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? ' sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. 'Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor. (Arka Kapak)

Gerçekten güzel bir kitaptı.Elimden düşmedi..Altını çizdiğim bak bu cümlede beni anlatıyor dediğim kelimelerle doluydu..Kelimeler dans etti ,şarkı söyledi bende dinledim ..Bu kitabı kalbimle okudum ..Sevdiğim bir paragrafı paylaşmak istiyorum..

"Delikanlı ,çölde yol alırken ,yüreğini dinlemeyi sürdürdü.Onun kurnazlıklarını,onun hilelerini öğrendi ve sonunda onu olduğu gibi kabul etti.Bunun üzerine korkmayı bıraktı,geri dönme isteğini geride bıraktı,çünkü bir akşam yüreği ,ona mutlu olduğunu söylemişti."Biraz şikayet edecek olursam " diyordu yüreği ,"bu yalnızca benim bir insan yüreği olmamdandır ve insanların yürekleri böyle olur"Ulaşmaya layık olmadıklarını yada ulaşamayacaklarını sandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar.Dirilmememk üzere sona ermiş aşklar ,olağanüstü olabilcek ,ama olamayan anlar,keşfedilmesi gereken ,ama sonsuza dek kumların altında kalan hazineler daha aklımıza gelir gelmez bizler,yürekler hemen ölürüz.Çünkü böyle bir acıyla karşılaşınca ölümcül acılar çekeriz."
-"Yüreğim acı çekmekten korkuyor" dedi bir gece Simyacıya aysız gökyüzüne bakarlarken.
-"Yüreğine acı korkusunun ,acının kendisinden de daha kötü bir şey olduğunu söyle.Düşelerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez.Çünkü araştırmanın her anı ,Tanrı ve Sonsuzluk ile karşılaşma anıdır."...

Ve bir cümle vardı o da beni çok etkilemişti.
"Eğer birşey bir kez olmuşsa bir daha olmaz..Ama eğer birşey iki kez olmuşsa üçüncüsü mutlaka gelecektir " buna benzer bir cümleydi..

Yaşamımın her anını gözden geçirdim bu cümleyle birlikte..İnsan hata yapabilir ama derste alabilir ... farkında olmadan yargıladığımı görüyorum hata yapanları...Ama sonra kızıyorum kendıme ve soruyorum "başkalarını geçmişlerinden dolayı yargılamak sana mı düştü?" evet en güzel hatadır tekrarlanmayan ve en güzel pişmanlıktır çekilen acı.Elindekileri geri dönmeyecek üzere kaybetmekse ne yazık ki en acı yanı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder